Zil çalar.
-Günaydın abi
-Günaydın. Buyur.
-Eyvallah abi. Abi artık bu dersleri çalışmaya başlamamız lazım yoksa sınava yetişmeyecek gibi. Dün ben bir başlangıç yaptım sayılır ama yine de bu tembellikle sonum ne olur bilemiyorum.
-Ben de senden halliceyim ya bu ara, sıkıntı etme, hallederiz.
-Abi bu ne? Gübre falan mı?
-Aynen dün bir karar aldım. Lale yetiştireceğim. İyi para var gibi.
-Şaka yapıyorsun dimi?
-Yok ya ne şakası, ciddiyim. Lale yetiştireceğim.
-Daha önceden yetiştirmiş miydin? Ya da ne bileyim hiç herhangi bir bitki yetiştirme, bahçıvanlık falan…?
-Yok. Ama YouTube’da bayağı bir video falan izledim, araştırdım.
-Peki madem. Satma işi ne peki?
-Hocam bunlar değerli şeyler, tanesini satsan, mis gibi para.
-Yani bilemedim. Benim kafa ermiyor işte ticarete.
-Ya tabii bir de yengen gelecek malum. Onun gelişine bir şeyler olsun dedim.
-Ha anladııım. Tamam peki madem. :)
-Hadi başlıyor muyuz? 3. Bölüm, sayfa…
***
Zil çalar.
-Günaydın
-Günaydın hocam buyur gir.
-Nasılsın abi, nasıl gidiyor? Bir kahvaltı yapar başlarız derse ne dersin?
-Olur çayı demlemiştim zaten.
Çay dökerler. Peynir, zeytin, domates ve bol zeytinyağı…
-Bak hocam, ilk fidelerini dışarı koydum. İyi soğuk yesinler, alacağım ikisini içeri.
-Hayırlı olsun abi. Cidden yapmışsın.
***
-Simit yeriz değil mi?
-Buyur hocam hoş geldin, yeriz. Mutfağa geç.
-Abi bu sabah bir sıcaktı. Bacak ağrısından eser kalmadı şimdi tabii. Oo saksı var burada.
-Aynen hocam aldım içeri. Şimdi burada büyüyecekler.
***
-Sağlam boy atmış seninkiler.
-Bakalım ya şu ana kadar iyi gibi, inşallah bir şey olmaz.
***
-Hocam sen bilirsin, benim böyle fotoğrafları üst üste koyup eski-yeni videosu yapabileceğim bir uygulama biliyor musun?
-Abi “…” var. Orada “…” ayarı yapman kolay oluyor. Neden sordun ki?
-Bir video yapmak istiyorum da. İlk filizden beri gün gün fotoğraflarını çektim. Böyle hızlı bir öncesi-sonrası videosu olacak.
-Vay çok iyi olur yalnız.
***
Üniversite Kampüs Kantini
-Abi üniversiteye geldik ama benim çok uykum var.
-Olmaz hocam bak ders bakacağız dedik, sınıf boşalana kadar...
-Az uyuyayım abi, on beş dakika kendime gelirim birazdan.
***
-Ne kadar uyudum yine acaba. Ne yapıyorsun bakalım. Oo hacı abi sen de derse bakmamışsın. Olur mu böyle?
-Videoya uğraştım ya. Keserken fotoğraflar tam üst üste gelmiyor. Ona başka bir programdan önce kes yapıştır yapıyorum.
-Anladım. Sen sevdin bu işi sanırım.
Gülümserler.
***
-Hocam bugün çiçek açtı lale.
-Bakalım abi. Vay çok güzel. Video sonlara geliyor sanırım.
-Aynen ama daha var. Bakalım ben bir 10-20 gün kadarlık yaparım diyorum videoyu.
***
-Selamünaleyküm. Dün geceki mesaja cevap vermişsin ama… İyi mi abi sizinkiler?
-Bizimkiler iyi de. Yengen hala göçük altında.
İç çeker.
-İnşallah çıkarlar abi ya. İnşallah…
***
-Günaydın. Bir şeyler yemen lazım abi. Bugün güzel haberler gelir inşallah. Haydi poğaça-simit aldım.
-İştahım yok, sağ ol hocam.
-Tamam birazdan yersin. Ben bir çay demleyeyim.
***
Çayı döker. Kestiği poğaçayla simidi ikram eder.
-Haydi yiyelim bakalım.
Yavaş yavaş, bir iştahsızlık içerisinde yemeye başlarlar. Televizyonda haber programları açıktır. Gelen bir mesajı açar.
-Ölmüşler.
Elindeki poğaça dilimini bırakır, koltuğun köşesine çekilir ve sessizce ağlamaya başlar. Adeta odayı sessiz bir çığlık kaplar.
Camın önünde yan yana iki lale kalmıştır.
Enkazın altında da umutla beklenen sevgi…