Varsayımsal Boşluk

Yazar

A. Kübra Şamlı

16. Sayı

Denemeler

Boştu, bomboştu. Zihninin olağanca doluluğuna rağmen ruhu bomboştu. Sahi zihin neydi, ruh neydi? Bilmiyordu. Tezatları biliyordu. İnsan denen varlığın içinde ne kadar çok tezat barındırdığını biliyordu. Bir neden arıyordu. İçinde bilmediği bir yerlerde hissettiği bu boşluğun varlığına dair bir neden… Bulamıyordu. Her şeyin bir nedeni olmak zorunda mıydı? Bilmiyordu. Hâlbuki kendisi her zaman “Her şeyin nedeni olmak zorunda değil, bazı şeyler sadece vardır.” demez miydi? Şimdi neden bir neden arıyordu? İşte insanın tezatı derken bundan bahsediyordu. İnsan gerçekten bir şeyler biliyor muydu? Yoksa bu hayata ruhu, zihni ve benliği bütün bir şekilde devam edebilmek için biliyor gibi yapmayı mı öğrenmişti? Bilmiyordu. Belki insan varsayımların toplamından başka bir şey değildi. Belki de bunların hiçbir önemi yoktu aslında. Bunları düşünmek onu cevaba götürmüyordu çünkü, sadece soruları arttırıyordu. Sorular hep artıyordu zaten, hiçbir zaman azalmıyordu. Birini cevaplasa başkası onun yerine geçiyordu ve sorular hiç bitmiyordu. Belki insan varsayımlara bitmeyen sorulardan kurtulmak için sarılıyordu. Belki de bunların da hiçbir önemi yoktu aslında, çünkü o boşluk olduğu gibi yerinde duruyordu ve neyle dolduracağını bilmiyordu. Belki boşluğu doldurmak diye bir şey de yoktu, onu da bilmiyordu. Sadece bir boşluk varsa dolması gerektiğini varsayıyordu. Galiba gerçekten insan sadece varsayabiliyordu. Bunları düşünmek istemiyordu, sadece içindeki o boşluk dolsun istiyordu. Çünkü hep orada duran ve hiç beklemediği anlarda ansızın kendini hatırlatan o boşluk, bir kara delik olup her şeyi içine çekiyordu. Zamanın akışını ve uzayın algılanışını bozuyordu. Yine zaman, akış, uzay, algı gibi aslında ne olduğunu bilmediği ve bildiğini varsaydığı bir sürü kavram kullanmıştı derdini anlatabilmek için. Bir de tabii zaman akışının ve uzay algısının bir normali olduğunu varsaymıştı. Bunlar da üzerine düşünülesi şeylerdi ama artık bunların da üzerine düşünebilecek gücü kalmamıştı. Sadece boşluk kalmıştı. Bir türlü doldurulamayan, neyle doldurulacağı bulunamayan, varsayımsal bir boşluk.