Yengeç Yeniayı

Yazar

Cihan Öney

18. Sayı

Diğer

“İçimde bin pişmanlık gözlerimde yaş,

Yüzümde yasak duyguların verdiği garip telaş.

Sesimde bir burukluk ellerim soğuk.

Boğazımda düğüm düğüm kelimeler…”

Kızılay’dan Kolej’e doğru yürürken İnkılap Sokak'ın hemen köşesinde bir müzik marketten aldığım ilk kasetteydi bu şarkı. “Ankara’da âşık olmak zor iki gözüm.” diyen şarkıya başkaldıran kalbim, şimdi de “Erkekler Ağlamaz” şarkısına inat sızlayarak ağlıyordu. Yasaktan ve pişmanlıktan önce öğrenmiştim âşık olmayı. Ayrılıksa Ziya Gökalp Caddesi'nden ellerim ceplerimde, başım önde eve doğru yürümekti benim için. Çocuklukla gençlik arasında sıkışan bir aşk hikâyesini, abartılı her duyguyu taşıyabilen ama bir deniz uğruna abartılmayan şehirde yaşadım ben. Güzeldir Ankara. Taşımasını bilir sevdaları.

 

Yengeç Yeniayı'na gidiyoruz. Geçmişin ve hatıraların biraz daha ayyuka çıktığı, kökümüzü özleyeceğimiz, özlerken abartabileceğimiz bir yeniay var önümüzde. Mevzu Yengeç olduğu için beslenme ihtiyacımız pik yapacak ve belki çocukluğumuzdaki gibi bir dize başımızı koyup şefkat görmek isteyeceğiz. Bir anne modelinin kanatları altında olmanın vereceği güvene ihtiyaç duyabiliriz. Duygularımızın biraz daha ağır basacağı bir sürece doğru giderken beklediğimiz her şeyin gayet normal olduğunun, sadece bunu beklediğimiz kişilerin yanlış olduğunun altını çizmekte fayda var. Eğer içimizde hâlâ annelik bekleyen bir çocuk varsa ona yalnızca biz anne olabiliriz. Anaç tarafımızla asla hak etmeyen bir grup insanı sarıp sarmalamak yerine kendimizi sarmak hepimize iyi gelecek. Karanlıkların içinden iyiyi, güzeli seçmek durumundayız. Tekrar karanlıkta kaybolmamak için kötülükten muhakkak uzak durmamız gerekiyor. Aidiyetimizi sorgulayabileceğimiz, bir şeye, bir yere ait olmak isteyeceğimiz günlere gebeyiz. Bilinçaltımızda gizli kalan şeyler ortaya çıkmak istercesine kendilerini gösterebilirler.

Abartılı her şeyden uzak durmak bu yeniayda yapılabilecek en iyi davranış olacaktır. Şişkin egoların ve duyguların koca bir balon olduğuyla yüzleşmek istemiyorsak, gereksiz yerlere boş havalar basmayı bırakmalıyız. Aksi hâlde bir toplu iğnenin bizi dağıtabileceğini unutmamak gerekiyor. Başlamak için hâlâ itici bir güç bekleyenlerin ihtiyacı olan kudreti içlerinde bulabileceği bir süreç var önümüzde. Artık başlangıçlar kaçınılmaz ancak sırf başlamak için bir sürü şeye başlayıp sonunu getirmeyenlerden olmamak önemli.

Geçmişin biraz çekiştireceği, özlemenin artacağı günler gelirken özlediğimiz şeyin ne olduğu konusunda sağlıklı bir idrak geliştirmek gerekiyor. Bu bir an mı? Bir kişi mi? Ya da o kişilerin hissettirdiği duygular mı? Bu ayrım geçmişin esaretinden özgürleşip özlediğimiz asıl şeyi bulmanın gücüyle ileri gitmemizi sağlayabilir. Her türlü güç mücadelesinden uzak durmamız gerekiyor. İletişim konularında ekstra hassasiyet göstermemiz de gerecek. Hapishane, hastane gibi alanlarla alakalı ve yakın çevre, kardeş, kuzen gibi kişilerle alakalı birtakım gündemler oluşabilir. Bir kısmımızın gündemine ev, arsa, emlak ve taşınma işleri gelebileceği gibi ev ile alakalı konular da gündem olabilir. Abartılı her şey bizi yeniden yaralayabilir. O yüzden abartılı her türlü duygudan, tepkiden, davranıştan uzak kalmak birçok alanda bize fayda sağlayacaktır. Sonuç olarak annemizden göbek bağımız kesileli yıllar yıllar oldu. Şüphesiz ki her birimiz o ihtiyacımız olan ve layık olduğumuz sevgiyi ve şefkati hakkıyla alamadık. Alamadığımızı ondan bundan alabilmek için de yıllardır savaş veriyoruz. Bir ilişkiyi idealize ediyor, bir arkadaşlığa bağlanıyoruz. Beslenmek, sevilmek, şefkat görmek istiyoruz. Şimdi bu yaşlarımızda bu ihtiyacımız olanları kendimize verebilecek tek kişinin biz olduğumuz idrakiyle bir yeniay deneyimleyeceğiz.

Şimdilerde denizi olan ve sırf bu yüzden abartılan bir şehirde devam ederken yola, yeni şarkılarda yeni hikâyeler yazıyorum kendime. Denizin kenarında yürürken geçmişe gidiyor ve nereye ait olduğumu sorguluyorum. Ankara’yı özlüyorum. Çocukluğumu… Yaşadığım ilk aşkı… Büyüdüğüm sokakları. Özlediklerimi sorguluyorum sonra. Elleri ceplerinde, başı önde yürüyen çocuğu anımsıyorum. Özlenen şeylerin anlar olduğuyla yüzleşip sıyrılıyorum kişilerden. Şöyle derin bir nefes alıyorum denize doğru bakarken. Dolu dolu çekiyorum ciğerlerime. Hiçbir yere ait olmadığımı fark ediyorum. Mesken belliyorum kendimi. Aidiyetimin sadece bana ve kendime ait olduğunun idrakiyle, hatırlarımı da cebime koyup devam ediyorum yola.

Yengeç Yeniayı geçmişte bıraktıklarımıza götürecek bizi. Bir aşkı, bir sokağı hatırlatırken asıl özlediğimiz şey ile kavuşturacak. Bir şarkının sözlerinde ayrılık ve birlikteliği anlatacak. Göremediklerimiz üzerinden yeni başlangıçlar getirecek. Hatıraların ve özlemlerin ışığında yeni bir kapı açacak önünüze.

Peki sizin için neydi aşk?

Özleminizin bir adı var mı?

Sahi siz nereye aitsiniz?

Aşk ile…