19. Sayı
Denemeler
Bir sandala bindim. Sandalı dünya sandım. Kürekleri vardı. Kullandım. Öğrendim sandım. Yetti sandım. Son sandım. Bırakmışım kürek çekmeyi. Farkında değilim ne zamandır. Bir yerlere gidip durdum suyun üstünde. Hep bir rotayı takip ettiğimi düşündüm. Yolum yokmuş. Çabalarım sandalın etrafını dalgalandırmaktan öteye gitmemiş. Hareket etmek her zaman ilerlemek değilmiş. Uyandığımda denizin ortasındaydım. Ara sıra kıyıdakilere el sallamışım. Ara sıra denizde diğer kaybolanlara rastlamışım. Sanki sallanıp duruyorum. Çığlıklarım kulaklarımı sağır etmiş. Kendimi duymuyorum. Diğerlerini duymuyorum. Denizi de dalgalarını da duymuyorum. Işıklar var bazen, pasparlak bir gökyüzü var. Sonra bazenleri gece geliyor. Sandalımı dünya sanmışım. Dibinde bir delik varmış. Eteklerim ıslak. Bilek boyunda su. Yükseliyor. Yüzme bilmiyorum; kolayca boğulur mu insan? Kedimi kaybettim, yolu kaybettim, nefes alınca göğsümüz şişiyor muydu? Hissetmeye çalışma çabasına nereye kadar tahammül edilebilir? Çarşaf gibi bir denizde pırıl pırıl güneşin altında salınıp duruyorum. İki cümle yazmak için kendimi çok zorladım ama daha kendi hikâyesini yaşamayan biri kafasında nasıl bir şey kurabilir ki? Tüm tecrübesizliğimi de alıp dönüyorum hiçliğin ortasındaki denize. Kafamın içindeki, ruhumun ta derinindeki denize. Yüzmeyi bilmeden evim bellediğim ve damla damla beni yutan denize…