Tıpkı Gece Gibi

Yazar

Kadriye Çiçek

23. Sayı

Denemeler

Bir yoktu, bir var oldu. Sonra bir vardı ve bir yok oldu.

“Gece, kimimiz için şifadır.” diyerek başladı söyleşiye. Şöyle devam etti: “Kimimiz için gece, azımsanmayacak derecede hayatın başlangıcı demek iken, kimimiz için hastalıkların ağrısının dayanılmazlığı demektir. Kimimiz için, günün yorgunluğunun az da olsa dinlenilmesidir.

Peki ya sizin için gece nedir? Kaç defa gördünüz kendinizi gecede?

Gece ile gündüz arasındaki siz?

İnsan, gece iken ne zaman sabah olacak diye yakınır. Ama gündüzken de ne zaman gece olacak, gün ne vakit son bulacak? diye söylenir.

Bu belirsizlik nereden geliyor; geceden mi, gündüzden mi yoksa içinizden mi? Hangisi?”

-Ruhumuzdaki kavgadan, dedi bir ses.

-Kendimizden, dedi başka bir ses de.

-Dünyadaki umutsuzluktan, dedi diğeri.

-Geceden tabii ki; gece, korkunçluk ve ıstıraptan başka bir şey değildir, dedi bir diğer ses.

-Kişinin özünü bilmemesinden bence. Çünkü misal olarak gündüzdeki benle gecedeki ben aynı kişi değil.

-Bence gündüzden; çünkü gündüz öfkeli geçiyor çoğu zaman, gece sakinliktir.

Salonda büyük bir sessizlik hâkim oldu. Tıpkı gece gibi!

“Bir geceyiz, bir gündüz yani değil mi?” diyerek sessizliği bozdu. Sırtımı dönerek arkadaki yüzlere baktım büyük bir merakla; bir yandan sessizliğin bozulmasını istemiyor gibiydiler bir yandan da bir an evvel bitsin istiyorlardı sanki.

“Gece, benliklerimizin bütünüyle kalktığı ve kendimizle, kalbimizle, kalbimizin içindekiyle, vicdanımızla yüzleştiğimizdir aslında. Belki de o yüzden korkunç görünür bize. Yahut da sakinlik verir bize. İçten içe, insan kabul etmek istemese de gecede iken gündüze hasret, gündüzde iken geceye gurbet. İnsan hem kendinden kaçıyor hem de kendine varmak istiyor.”

Konferans salonu hıncahınç dolu ve herkesin elinde kalem-kâğıt, konuşulanları yazıyorlar. Acaba dedim kendi kendime; acaba bu yazılanların hepsini, hepsini olmasa da bazılarını yaşamlarında uygulayabilecekler mi? Düşüncelere boğuldum. İnsanı en çok insanın içi bilir sesiyle kendime geldiğimde konuşulanların yarısını kaçırdığımı fark ettim. Ah bu geceler! Tıpkı gece gibi!

“Gece, bizim onu nasıl anlamlandırdığımız ve adlandırdığımızdır. Gündüz de böyledir.

Gündüz de gece de çabadır. Yani kıymet! Sizden, öteki size bir bakın. İçimizden, öteki içimize bir bakalım. Ne görüyoruz? İnsan, en çok kendisini ötekileştirir, kendini kendine yabancılaştırır. Nitekim, gittiği her yerde, yaptığı her şeyde kendisi vardır kendisinin yanında...”

O an aklıma bir söz geldi:

“O senden öte benden ziyade

Bir ben var ki benim içimde

Benden öte benden ziyade

Bir sen var ki senin içinde

Senden öte senden ziyade”

“Seslenin görmeye, seslenin bakmaya; hangisi daha ağır basıyor? Kendinize varana kadar seslenin!” diyerek tamamladı söyleşiyi.

Biz söyleşinin devam etmesini bekliyorduk. Ama söyleşi bitti. Oradaki herkesle hep bir ağızdan devam etmesini istedik. Lakin aralıksız olarak iki saat süren söyleşinin bitmesi gerekiyordu.

Söyleşiye bir arkadaşımla katılmıştık. Konferans salonundan çıkarken arkadaşımın ne diyeceğini merak ederek “Bir söyleşinin konusu neden gece olur ki?” diye söylendim. Daha bilgilendirici olabilirdi dedim.

“Arkadaşım, daha bilgilendirici mi?” diye karşılık verdi. Bence yeterince bilgilendiriciydi. Geceye hiç bu yönden bakmamıştım. Tam şu an geceyi iple çekiyorum, diğer kendimle tanışmak, içimdeki kavgayla barışmak, hasta kalbimi iyice görmek için dedi.

Geceye henüz yirmi bir saat vardı.

Ne kendime ne de insanlara anlam veremiyorum. Başımıza geleceklerden öylesine bihaberiz ki bu telaşa, bu endişeye, bu öfke ve umutsuzluğa bir anlam veremiyorum, tüm çabalarıma rağmen.

Konferans salonundan çıkıp bir süre beraber yürüdük. Sonra da ayrıldık. Ayrıldıktan bir saat otuz dokuz dakika sonra arkadaşımın, Tomris’in bir trafik kazası nedeniyle hayatını kaybettiğini öğrendim. Henüz saatler geçmeden... İnanılması güçtü... Ama gerçekti. Bir yoktu, bir var oldu. Sonra bir vardı ve bir yok oldu.

Ölüm! Tıpkı gece gibi; sessiz ve tek başına! Tomris, kendine kavuşamadı...

Hep bir şeyler için koşarız. Fakat kendimize hep geç kalırız.