24. Sayı
Editörden
Yağmurlu bir gecede çakan şimşeklerden biriyle birlikte gökyüzünde asılı kalmışım gibi hissettiğim bir andan merhabalar sevgili okur. Etrafımı görüyorum, önümü ve gideceğim yolu da seçebiliyorum az buçuk; fakat ensemde bir ürperti... Tüm ışığıyla, enerjisiyle, büyüklüğüyle başımın az üstünde gökyüzüne mıh gibi çakılmış bir şimşek; uzaklaşsam üstüme çekeceğim, olduğum yerde kalsam ben durdukça o korkumla büyüyecek, ona doğru gitsem yanacağım. Şaşkınlar meclisinde, böyle asılı kalmış duruyorum sanki, sevgili okur. Hangi yöne gitsem bilmem, sayfalarımın, satırlarımın, hecelerimin arkasındaki nabzı duyuyorum, içimdeki tüm o fikirlerin ve kıpırdanışların yankısı bir yandan beni güneşli günlere inandırırken bir yandan da tüm varlığımın yavaş yavaş şimşek tarafından eriyip gittiğini ve karanlığı harladığını hissediyorum. Var olmak, sevgili okur, sancılı bir süreç; başı olan ama sonu olmayan bir süreç. Bu süreçte eriyip başkalaşacak mıyız, çağlayıp çoğalacak mıyız, şimşek mi, gökyüzü mü, güneş mi olacağız, hiçbiri olamadan sadece duracak mıyız, hep birlikte göreceğiz. Şu an içinde bulunduğum gökyüzünde yutulmamaya çalışırken size güneşi tasvir edemiyorum, sevgili okur, kusuruma bakmadan içimde barındırdığım seslere kulak vermenizi rica ediyorum. Umarım sizin gökyüzünüz gelen sonbaharın aksine, günlük güneşliktir.
Kucak dolusu sevgi ve selam... Okumak, düşünmek hep sizinle olsun.