27. Sayı
Gezi Yazıları
Cep telefonuma gelen Bursa-Ankara otobüs biletinin kısa mesajı trenle gidip uçakla döneceğimiz doğu seyahatimizin işaret fitili oldu. Turumuzu düzenleyen firmanın, 19 Ocak 2022 Çarşamba günü başlayacak olan gezimizin habercisiydi bu. Yolculuğumuz; yaklaşık 1 gün tren yolcuğu, 3 gece Kars'ta konaklama, Kars ve çevresini gezme, ardından Erzurum ziyareti şeklinde kısaca özetlenebilir.
Belirlenen saatte Ankara Garı’ndayız. Tur yetkilisinden aldığımız biletlerle kompartımanlarımıza erkenden yerleşiyoruz. Heyecanlıyız. Hareket saati geliyor; ancak burası Türkiye. Doğuluyuz biz. Yaklaşık 15 dakikalık bir rötarlı hareket ediyoruz. (Sonradan öğreniyoruz ki rötar konusunda, bu bir başlangıç.) Ankara'dan doğuya kıraç, çorak, ağaçsız bir coğrafyada ilerliyoruz. Bursalıyım. Tren nedir bilmem, kitaplardan öğrendiğim kadarıyla… Yılankavi yollarda gidiyoruz. Evet gerçekten de öyle kıvrıla kıvrıla Anadolu’nun içine ilerliyoruz, yanımızdan akan derelere paralel…
Hava kararana kadar manzarayı izleyerek yola devam ediyoruz. Yorulduk. Akşam atıştırması ve sonrasında yataklarımızı açıp istirahat... Derin, uzun bir uyku bizi bekliyor altlı üstlü ranzalarda.
Sabah oluyor, evden getirdiğimiz kahvaltılıklarla güne başlıyoruz. Yine muhteşem manzaralar eşliğinde ilerliyoruz Anadolu'nun içlerine. Zaman içerisinde mekanları bir bir geride bırakarak yol alıyoruz. Bu kadim topraklar beyaz gelinliğiyle karşılıyor bizleri. Anlatılmaz, yaşanır.
Uzun bir mola vereceğimiz İliç’teyiz. Bu molayı Kemaliye (Eğin) ilçesini ziyaret ederek ve Karanlık Kanyon'da kısa bir mola vererek değerlendiriyoruz. Tekrar trendeyiz ancak ciddi bir rötarla karşı karşıyayız. Biraz gidip biraz duraklayarak, kâh istasyonlarda kâh aralarda duraklayarak programın 5 saat gerisine düşüyoruz. (Kondüktörden lokomotif arızası ve su ikmali olarak rötar açıklaması alıyoruz; ama önemli değil. Biliyoruz. Biz doğuluyuz. Zamana pek uymayız ve zaten mutluluk yolun sonunda değil, bizatihi içinde. Keyfini çıkarıyoruz.)
Bir sonraki uzun molamız Erzurum'da; ama saat 23.00’da (planlanan 16.30 civarı) vardığımız için treni terk etmiyoruz. Dışarısı buz… Tekrar yataklarımızı açıp istirahata geçiyoruz. Tahminimize göre sabah 05.00-06.00’da Kars'ta olacağız ve öyle de oluyor. Rehberimizle görüşüyorum. Bizi bekliyor olacak ve otelimize yerleştikten sonra bir sonraki günün programı başlayacak.
İlk gün sabah 10.00 gibi otelin önünde toplanıyoruz. Otobüsümüze binip planlanan Kars gezisine çıkıyoruz. İlk durağımız Kars Müzesi. Burada bir dinozor fosilinden başlayarak tarih yolculuğuna çıkıyoruz. Ardından etnografik sergileri izleme fırsatı buluyoruz. Tekrar otobüsümüzdeyiz. İstikamet bu kez Kars Meydanı. Bir örneği Samsun'da bulunan at üzerindeki Atatürk heykeli önünde hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra eski bir kilise olan şimdinin Fethiye Camisi… Cuma vaktine denk geldiğimizden dolayı içeriye giremiyoruz; ama dışarıdan bakılınca Baltık mimarisi ile kesme taşlardan yapılmış görkemli bu bina dikkatimizden kaçmıyor.
Sırada Askeri Müze ziyareti var. Bahçesinde Kazım Karabekir Paşa’ya Ruslar tarafından tahsis edilen vagonun önünde öz çekimlerimizi yapıyor ve içeri giriyoruz. Savaş anının çok güzel sergilendiği bir müze burası: Yaralıların tedavi edildiği odaların canlandırılması, Sarıkamış’ta donarak şehit olan canlarımızın sembolik çarıklarında yanan ve sonsuzluğa uzanan kandillerin sergisi… Muhteşem. Ruhları şad olsun.
Hava soğuk. Şimdiki istikametimiz eski bir Ermeni Konağı. Tavanı 6 havarinin figürü ile bezenmiş bir odadayız. Rehberimiz burası ile ilgili açıklamalarda bulunuyor. Başka bir odada da 6 havarinin olması gerektiğinden bahsediyor ama yok. “Büyük bir olasılıkla tavan boyanmıştır.” diyor, üzülüyoruz. Karşı sokaktaki kilisenin papazı için yaptırılan bu büyük köşk ziyaretimizi alt katındaki mekânda kahvelerimizi yudumlayıp ısınmaya çalışarak noktalıyoruz.
Bundan sonrası yine yaya. Üşüyoruz ama ellerimiz ceplerimizde değil; zira yerler buz… Buzla dans… Yürüyerek şehrin sırtlarında birçok tarihi bina geziyoruz. Şimdilerde Defterdarlık Binası olarak kullanılan büyük bir bina tam köşede. Baltık mimarisi ile yapılmış Rus Evleri sağlı sollu karşımıza seriliyor, ızgara planlı sokak ve caddelerle. Yerler düzenli parke taşları... (Karslı bir hemşehrimizin dediğini hatırlıyoruz. Ruslara sesleniyor: “Bu yolları zamanında ne güzel yapmışsınız. Ara ara gelip tamiratını, bakımını da yapsanız.) Karşı çaprazımızda Valilik Binası… onu solumuzu alarak aşağıya doğru iniyoruz. Solumuzda Azerbaycan Konsolosluğu ve az aşağısında yıkık bir bina: Askeri kışla… Biraz daha aşağıya inip sola dönüyoruz. Sol kolumuzda bugün otel olarak kullanılan Katerina Köşkü'nü ziyaret ediyoruz. Önünde hatıra fotoğraflarımızı alıyoruz, bol bol öz çekimlerle.
Şimdi yönümüz öğlen yemeklerimizi yiyeceğimiz, yöresel lezzetleri tadacağımız Kaz Evi. Sıcak bir mekân. Kaz etimizi (biraz ağır yağ kokusunu göze alanlara tavsiye olunur) yedikten sonra hemen karşımızda bulunan Kars Kalesi'nin eteklerindeki tarihi mekânları geziyoruz. Çok üşüyorum. Gruptan izin isteyerek bir kahvede dinlenmek üzere turu kısa kesiyorum. Zaten buraları geçen yaz ziyaret etmiştim. Tur kalenin dibine dek, diğer Katerina Köşkü’ne kadar uzamış. O da şimdi yine otel olarak hizmet veriyor. Sonrasında otobüsümüze biniyoruz ve dinlenmek üzere otelimizdeyiz.
Sabah Ani Harabeleri ve Çıldır Gölü gezileri var; ancak ben biraz rahatsızım. Katılamıyorum. Gün sonunda büyük bir çoğunluğu ziyarete açılmış Ani Harabeleri’ nin güzelliğinden, buz tutmuş Çıldır Gölü kenarında yenen balığın lezzetinden söz ediyor katılımcılar.
Dönüş yolculuğu başlıyor. Pazar sabahı Erzurum'a doğru yol almaya başlıyoruz. Öncesinde Sarıkamış'ta bir mola veriyoruz. Sarıkamış'ta panoramik bir tur attıktan sonra kayak tesislerine gidiyoruz. İsteyenler telesiyejde kısa bir gezi yapıyor; ama biz kafede oturup sıcak birer salep içmeyi tercih ediyoruz, çıtır çıtır yanan odun sobasının yanı başında. Tekrar yoldayız. Yaklaşık iki saatlik otobüs yolculuğundan sonra Erzurum'dayız. İlk durağımız meşhur Cağ Kebabı Salonu. 4 adet cağ götürüyorum. Burada cağ kebabının Artvinlilere mi Erzurumlulara mı ait olduğu tartışmasına noktayı koyuyorum: Erzurum.
Yemekten sonra Erzurum Kongresi'nin düzenlendiği binaya kadar yürüyoruz. Taş bina, küçük bir okul. Kongrenin yapıldığı salon da büyükçe bir sınıf. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere doğu illerinden ve Karadeniz’den katılan delegelerin isimlerini, fotoğraflarını görüyoruz, minnetle, şükranla… Hatıra fotoğrafları çekiyoruz.
Otobüsteyiz. İstikametimiz Üç Kümbetler. Buram buram tarih kokuyor, Erzurum evlerinden örnekler de görüyoruz. Şimdi Çifte Minareli Medrese’deyiz. Bina yapımının, minareler arasındaki farkın, minarelerin yarım kalışının trajik öyküsünü dinliyoruz rehberimizden. Yakutiye Medresesi var sırada. Kapısında ve minaresindeki işçilik neymiş öyle, muhteşem. Erzurum Evleri konseptindeki bir mekânda çay içip fırında patates (buranın olmazsa olmazı) yedikten sonra Oltu Taşı imalatı ve satışının yapıldığı Taşhan’ı, diğer adıyla Rüstem Paşa Çarşısı’nı ziyaret ediyoruz.
Yakınlardaki bir pastanede kısa bir çay kahve molası veriyoruz. Planlanan saatte rehberimiz bizi Erzurum Havaalanı’na getiriyor. Olumsuz hava şartlarından dolayı zorlu bir uçak yolculuğundan sonra İstanbul ve sonrasında Bursa’dayız.
Gezdikçe ceplerimiz değil ama dünyamız zenginleşir. Devam…