Münferit Bir Söylenti

Yazar

Seher Kızılırmak

28. Sayı

Denemeler

‘’Bak ‘’ dedim, eksiye düşen her hatıranın kokusundan yeni bir yordam büyüttüm kalbime. Öyle savaştım ben gözümün göremediği muammanın boynu bükük büyüsüyle. Yoldu, yordamdı... Bazen yorgun bir gece batmazıydı ama sonluydu, zamanlıydı nihayetinde. 

‘’Yok’’ dedim, süzülmüş endişelerin tortusunda kalan bir avuç gölgede hiç sebep. Ansız gelene, apansız yitene bir çare aramak yoktu ümidin gür sesinde. O ümit ki; her sabah kuş sesi ağaçlarından örülmüş bir ahenkle konsun diye bekliyordu baş ucumda. O ümit ki; her gece yokluyordu yıldız tozu hikâyelerinin kıyısında, düşlere varmadan önce.

‘’Kalk’’ dedim, göğsüne iğnesi saplanmış elmas bir broş gibi sızıların. Her sızı sana ait. Hepsini bir mücevher gibi göğsünde sen taşıdın. Sen güzelleştirdin iz bırakan her yarayı, sonra usulca kutusuna koyup kaldırdın. Sen bildin, acılanmanın ardındaki kıymetini. Sen gördün. Sen sevdin. Sen unuttun. Hepsi seninle ilgili, yalnız sırtından söktüklerin hariç. Onların hiçbiri sana ait değildi.

‘’Sor’’ dedim, nerede kalmıştık gün doğmadan önce. Hani bir yol dökülürdü avcumuza. Hayaliyle varırdık hedefe önce. Bir duanın eteğine yanaşır, sığınırdık inancımıza, ezberimizdeki en uzun duanın yörüngesinde. Bakma şimdi böyle cümleler kurulduğuna, hâlâ öyleyiz. Bırakma umudunu di’li geçmiş zamanın himayesine. Bugün var. Bugün başlıyor. Bugün kuruluyor her şey yeniden. Şimdi açılıyor yeni bir perde.

‘’Dur’’ dedim. Sende kalanları say, yorgun olanları sev, sonsuz olanı tut, gerisini gözünde hiç büyütme. Sen; kendinde herkesten önce, sen kendinle herkesten sonra, sen kendine her şeyden öte sahip çık ki bir gül daha dik incindiğin yere. 

Sonrası kendini alır da gelir, hiç korkma. Yüklen, sağ yanından göz kırpan tüm afili olasılıklara. Çürüt, unut, kurut sende, senden olmayan ne varsa! Kendine yeniden kendini lütfet açık bir gökyüzünün altında! Su dediğin aktığı sürece kendi yolunu açar. Ağaç yeniden dirilme yolunda yaprak yaprak toprağa akar, unutma! 

Üstünde durulmayan her iz silinir. Işık bazen kuytuda dinlenir. Bütün manzara resimlerinde akarsular beyaz çizilir, şarkının en güzel kısmı dile dolanır. Durgun başlayan sabahlarda en parlak geceler gizlidir. Suskun bir akrebin imdadına yelkovan yetişir. Sonbaharda dökülen ilkbaharda yeşerir. Uzun bir yazın ardından düşen ilk kar tanesi hep en kıymetlidir, soğuk bir kışın ardından bir yudum güneş perdeleri açtırır. Sen böyle bil bunu: önce kendinde arayıp bulan, bütün fırtınaları atlatır. 

Bazen büyümek için saklanan vardır kuytularda. Ben uyurum ormanlarda, büyümüş gazalların gözlerinde. Sen anlamazsın bir gül açar yastığımda.