30. Sayı
Öyküler
Zamanı durdurmak için yapmam gerekseydi, hiç şüpheniz olmasın beyefendi, evimdeki tüm saatlerin pillerini çıkarırdım. Sonra da günde iki kez doğruyu göstermelerini beklerdim. Eğer mümkün olsaydı, eğer zamanı durdurabilecek olsaydım, emin olun bunu da yapardım. Hatta tüm perdeleri sıkı sıkı çekip kendimi de eve hapsederdim de günün doğup batması günleri benden çalamazdı. Bu da el alem denen o meşhur grupla aramızda zaten evvelden beri bozuk olan muhabbetin köküne kibrit suyu dökerdi. Bugüne kadar perdeleri kapatmadığım için bizim evin içinde ne yaşanıyorsa hepsini tüm titizliğiyle izleyen, not alan ve analiz edip dedikodu yapmak suretiyle halkın istifadesine sunan, el alem grubunun her bir güzide bireyi işsiz kalırdı. Ama emin olunuz efendim eğer işe yarayacak olsaydı el alemi üzmeyi göze alır o perdeleri kapatırdım.
Ben zamanı durdurmak için neler neler denedim bir bilseniz. Elimden kaçıp gitmesin diye kafese koyayım dedim, demirlerin arasından tüm narinliğiyle geçti. Altın kafese koymayı denedim, bülbüle özenmiş olacak ille de vatanım diye tutturdu. Ne dediysem ikna olmadı. Gözümün yaşına da bakmadı. Zaman denilen nazlı şahıs 40 yıl benimle kalsın diye kahve ikram ettim. Kahveyi soğuttu, 40 yıllık hatırı da halının altına süpürüp çekip gitti. Zamanında yılanı deliğinden çıkarabilmiş tüm hoş kelimeleri peş peşe dizdim, buradan köye yol oldu, bizimki bana mısın demedi. Çevrenin tüm şifacıları ve bilgeleriyle ahbap olduk ama derdime derman olamadılar.
Takvim yaprakları bana hiç uğramasın, adresimi bulamasınlar diye kapısız köye taşındım. Oradan da ondan sonra uğradığım 8 köyden de doğruyu söylemek suretiyle kovuldum. En son evli evine dediler ben de tıpış tıpış evime geri döndüm. Aynalar bana küsmüş bir de onların gönlünü almak için 40 dereden su getirdim. Nice çaylardan geçtim dereden geçerken boğulayazdım. Allem ettim kallem ettim gönlünü aldım. Sonra beni bir telaş aldı ki, sormayın gitsin. İki elim iki ayağımla beraber bir pabuca girdi, düşerken kitaplığı devirdim, eski defterleri açtım. Evlerden ırak olsun, bir toz kapladı ortalığı ki ben bu yaşıma geldim daha böylesini görmedim.
Ortalığı temizlemeye giriştim, zamana dikkat edeceğim diye aceleye geldi, o işe de şeytan karıştı. Benim bir komşu var, maşallah namazında niyazında, o geldi yardım etti de evi adam edebildik. Ayıp olur, bir şey ikram etmesem olmaz; şansa bakın ki içelim diye çıkardığım süt de dilimizi yaktı. Biz de ne yapalım mecbur üfleye üfleye yoğurt yedik. O yoğurdu da zamanında dereye mayalamıştım, yok tutardı tutmazdı derken tutmuştu da ağzımız açık kalmıştı.
Sonra komşum müsaade istedi gitti. Ben de vaktiyle iyi yatırım yaptığımı anladım. Ben diyorum hep yavrum, ev almayın komşu alın diye. Dünyanın bin türlü hali var, hazırlıklı olmak lazım. O gittikten sonra bana bir ağırlık çöktü ki, olacak gibi değil. Koydum başımı kapattım gözümü sonrası yok. Mışıl mışıl uyumuşum. Ben uyurken ne toplar patlamış da ruhum bile duymamış. Bir uyandım ortalık birbirine girmiş yine. E insan uyuyunca acıkıyor tabi, dolaptan peynir ekmek çıkardım aklımı da katık ettim afiyetle yedim.
Aç ayı oynamaz diye boşuna dememişler, benim de karnım doyunca bir can geldi bana. Tam ayaklanmıştım ki gözüm duvardaki saate takıldı. Akreple yelkovan arkadan atlı kovalıyor gibi kaçıyorlardı. Bunu görmek de başımdan aşağı kaynar sular dökülmesine sebebiyet verdi ama tuhaftır hiç yanmadım.
İşte bu yüzden beyefendi eğer yapabilseydim bir şekilde zamanı durdurdum, size garanti veriyorum bunu yapmanın hiçbir yolu yok. Olsaydı tüm samanlıkları arayıp bulurdum zira.