Pentimento

Yazar

Seher Kızılırmak

30. Sayı

Denemeler

Biriktirilmiş tüm anılardan bir zaman daha yakalayıp kondurabilir miydim bir duvar saatinin göğsüne? Kimdi bir yelkovanı, bir kum tanesinin kaderiyle eşitleyen? Vaktini bilmediğimiz zamanlara da tahammül etmiştik oysa, bazen bir saatin bir mevsime galip gelişinden.

Yutkunduğun bir akşamın nefesinde bıraktığı izden, pencerede güneşi uyutmuş bir fesleğenden, ışıkları yanınca evlerin; saygıdan susan mahallelerden geçip de gürültülü caddelerde kalabalığa karışan zaman... Kentlerde yükseltip sesini, çekmecelerdeki tozlu aynalara dahi izini bırakan zaman.

Geriye dönsek pentimento tutar mı anılarımız şimdi? Görmezden gelir mi hatıralardaki rötuşları, bir anıyı silip üstüne başka birini çizmeye müsaade etmeyen zaman ? Geceye varmış günün, şafağını yeniden resmetsem belleğimde, dakikaları teker teker yeniden boyayabilir miydim o zaman?

Eskimek yok aslında, hikâyelenmek var diye inandırmıştım kendimi bir zaman. Sonra kıymetli günlerden bir koza örüp bir kelebek gibi doğurdu kendini yeniden zaman.  Tekrar başa dönünce pentimentosunu da öğrendim zamanın, kum tanelerinin bir camın içinde akışından.

Üst üste dizilmiş iki unutmanın, bir başka anımsayıştan geçtiğini anladım o zaman. Unuttuklarımız da bizimdi. Uzakta değildik üstünü yeniden boyadığımız anılarımızdan. Bir defterin kenarını kıvırır gibi, bir vaktin ucunda kaldıysa parmak izimiz, işte bir adım öteye varmışızdır akrepten ve dahi yelkovandan.

Ne çok zaman var, hem de ne az geliyor zaman. Sonra tüm karmaşadan bir düğüm çözer gibi, gelip yanı başıma konuveriyor bir şarkı Fikret Kızılok’tan;

Zaman zaman,

Zaman zaman, hmm, o zaman…