Progresif Rock ve Onun Değeri En Az Bilenen Grubu: Camel

Yazar

Ahmet Öztürk

13. Sayı

Denemeler

Artık hayatımızın yadsınamaz bir parçası olan müzik, iyisiyle kötüsüyle; eğlencelisiyle, efkârlısıyla, öfkelisiyle; hareketlisiyle, sakiniyle ve daha onlarca özelliğiyle bize bizden duygularla yaklaşıyor. Çoğu durumda moralimiz ve ruh halimize göre bize eşlik ediyor. Peki müziğin bize bu kadar dokunabilmesindeki sır nedir? Nasıl oluyor da 7 tam, 5 yarım nota farklı hallere girerek bizi en derinlerimizden etkileyebiliyor. 

Müziğin insanlık tarihi boyunca geçirdiği tüm serüveni işlemeyi düşünmüyorum bu yazıda. Ama elimden geldiğince Rock tarihine, Rock’ın alt türlerine ve spesifik olarak Progresif Rock kültürüne değinmeye ve şahsi kanaatimce, Progresif Rock tarihinin yeterince değerinin bilinmediğini düşündüğüm grubu Camel’dan bahsetmeye çalışacağım. Kitabi bilgilerle (Vikipedi’nin de yardımıyla) başlıyoruz.

Basitçe Rock 1950’lerde ABD’de “Rock n Roll” olarak “Blues” ve “Country” tarzlarından oldukça etkilenmiş olarak çıkan bir tür. Müzikal açıdan elektro gitar, elektro bas ve bateri merkezli bir tür Rock. 1960‘larda farklı türlerden de etkilenen “Saykodelik Rock” ilerleyen dönemde sanatsal ögeleri daha fazla kullanan “Progresif Rock”; şovmenliği ve görselleri kullanan “Glam Rock”; kendi içinde de büyük çeşitliliğe sahip olan, çok yüksek ses ögeleri barındıran “Heavy Metal” gibi türlerin doğuşunda etkili olmuştur. Daha sonra 70’lerin ikinci yarısında “Punk Rock”, 80’lerde “Alternatif Rock”; 90’lardan itibaren “Grunge” ve “Indie Rock” gibi türler piyasada yerini almıştır. Kısa bir anekdot, Grunge yaklaşık 10 yıl piyasaları alt üst etmiş bir tür aslında, fakat şu aralar devri kapanmış durumda. Tabii ki hala türü devam ettirmeye çalışanlar var ama ne yazık ki eski devrinin yanına yaklaşılamıyor hâlâ. 

Şimdi gel gelelim Progresif Rock mevzumuza. Progresif Rock 1960’ların sonları, 70’lerin başlarından itibaren genellikle Britanya kökenli grupların Rock müziğini sanatsal olarak ileri seviyelere çekme girişimleriyle ortaya çıkıyor. Standart Rock gruplarından farklı olarak bent-nakarat düzenindeki şarkı yapılarının ötesine geçerek “Rock müziğinin teknik ve kompozisyon sınırlarını” zorlamışlardır. Aranjelerinde de klasik, caz, avangart gibi unsurlar bulunur (Türler grupların da tarzına göre çeşitlendirilebilir). Şarkılar enstrümantal olabilir. Sözleri olan şarkılar da normalde Rock’da yaygın olan aşk-meşk, dans konularından farklılık gösterir. Daha kavramsal, soyut, edebi, felsefi ve/veya fantastik ögeler içerir. Çalınan enstrüman skalası da genellikle standart Rock enstrümanlarından fazladır. Özellikle klavye ve onun da alt türlerinden Syntesizer gibi çeşitli klavyelerin çokça kullanıldığı türde, yan flüt, kontrbas, saksafon, üçgen gibi müzik aletleri de çokça kullanılır.

Biraz egzotik bir tarz da olan Progresif Rock; şarkılarının uzunluğu, teknik açıdan karmaşıklığı, aksak ritimleri ve doğaçlamalarıyla diğer Rock türlerinden ayrılır basitçe. Frank Zappa, The Moody Blues, Deep Purple ilk Progresif Rock grupları arasında sayılabilir. 

King Crimson, Yes, Genesis, Pink Floyd, Gentle Giant, ELP (Emerson, Lake & Palmer), Jethro Tull ve Camel gibi İngiliz gruplar bu tarzın en etkili ve önemli temsilcilerindendir. Bu isimler Vikipedi’ye göre. “Yardbarker” adlı bir site daha 2 gün önce (19 Ağustos’ta) “Tarihin en iyi Prog-Rock grupları” adlı bir yazı yayınladı (Sitenin kalitesini vs. tartışmıyorum, güncel sitelerden aktarmak istiyorum. Her ne kadar güncellik, aslında bizim için çok da önemli olmasa da -malum tüm gruplar 70’ler grupları- daha önce baktığım çoğu yerden biliyorum ki Camel ya listelerde yok ya da altlarda).  Sitede sayılan diğer isimler ise The Alan Parsons Project, Dream Theater (ki aslında Dream Theater Prog-Metal grubudur), Fates Warming, Gentle Giant, Kansas, Mars Volta, Porcupine Tree, Procol Harum, Queensryche, Rush, Soft Machine, Supertramp ve Tool (bu da tür bazında tartışılabilir yine). Bakın bu sitenin saydığı 20 grup var. Bazılarının ismi Vikipedi’de de geçiyor diye buraya hususi olarak yazmadım. Ama dikkatinizi çekmek isterim ki ikinci yazıda geçen 20 grup arasında Camel yoktu! Kısaca grup hakkında birkaç kitabi bilginin ardından devam edeceğim buraya.

Şimdi kim bu Camel? Camel, Andrew Latimer öncülüğünde kurulmuş, günümüze kadarki yolculuğunda yaklaşık 17-18 grup üyesi eskitmiş ve İngiltere’de kurulmuş bir grup. Çıkarttıkları albümlerde genellikle konsept konular işlemeyi de seven grubun, örneğin “The Snow Goose” albümünde Paul Gallico’nun aynı adlı kısa hikâyesine; “Moonmadness” albümünde her grup üyesinin kişiliklerine; “Nude” adlı albümünde bir Japon askerinin gerçek hayat öyküsüne; albümün adını da veren “devenin yürüyüş metresi” anlamında “Rajaz” albümünde de daha çok doğu esintilerine dayanan konsept albümleri vardır. 

Dostlar, benim de doğduğum günden beri Camel dinlediğim söylenemez. 2-3 sene öncesinde bir kişiden aldığım tavsiye üzerine dinlemeye başladım ben de. İlk dinlediğim şarkıları da Rajaz’dı. Şarkının 8 dakika 18 saniye olduğunu görünce “Bu ne ?!” dedim “8 dakika ne dinleyeceğim ben bunu?”. Şu an açıp tüm Rajaz albümünü baştan sona dinliyorum, bittiğini de anlamıyorum bazen, düşünün. Açıp baştan sona hepsini dinleyebildiğim ilk albümler Camel’ın “Rajaz (58:10)” ve “Stationary Traveller (41:51)” albümleridir. Herkese de şiddetle tavsiye ederim bu arada. Başta albümlerin de adını taşıyan şarkıları tabii… Albümleri baştan sona dinlemeyi herkesin isteyeceğinden şüpheliyim.

Dinleyince fark edeceksiniz ki müzikalite olarak bizlere çok çok da yabancı değiller. Hatta bazı şarkıları dinlediğinizde “Ya ben bu tarz ne dinlemiştim daha önce” diyebilirsiniz. Cevap yüksek ihtimalle “Anadolu Rock” olacaktır çünkü Anadolu Rock bünyesinde bolca Progresif Rock esintileri taşıyan, Progresif tarzdan çokça etkilenmiş bir türdür. 

Progresif Rock dinlemeleri zordur arkadaşlar. Şarkılar uzundur, matematikleri yoktur, bir anda “Noluyo ya?” derken makam-gam değişir, aklınızı alır şarkı. Arka planda oynattığınızda şarkı değişti sanarsınız, bir bakarsınız aynı şarkının 12. dakikasındasınızdır. Ancak Camel dinlerken o uzun süren şarkılar, o kadar tatlı ve bir o kadar da yormadan geçip gider ki anlamazsınız. 

Yahu bu grubun Spotify’da Rajaz ve Stationary Traveller gibi dehşet kaliteli iki albümü yok. Eminim daha olmayan albümlerinin de olmadığına. YouTube gibi platformlarda grubun bu albümlerini alakasız alakasız insanlar yüklemişler ve telif falan yiyorlar aralıklarla. Grup da kendi kıymetinden bihaber. Olacak iş değil. 

Her ne kadar yurt dışı kaynaklarından Camel’ın değerinin yeterince bilinmediği kanaatindeysem de Türkiye’de (bence şaşırtıcı bir şekilde) grup inanılmaz kıymetli. Sizler için ne kadar değerlidir bilemiyorum ama Ekşi Sözlük’te 29 sayfa entrysi var grubun. Herkesin hep bir ağızdan ikrar ve tekrarla hayranlıklarını belirttiği başka bir sayfa zor bulursunuz. Bir de herkesin ortak kanaati değerinin her nedense çok az bilindiği. 

Son olarak Camel’ın Mirage diye bir albümü var, kapağı Camel sigaralarının kapağıyla aynı. Hatta bu bir mevzu oluyor. Şöyle ki; albüm Rolling Stone dergisinin en iyi 50 Prog-Rock albümleri arasında 21. sırada yer almasına rağmen İngiltere’de chartlara giremiyor, Amerika’da ancak ilk 200’de yer buluyor ve satışları da ziyadesiyle başarısız kalıyor. 

Şimdi bakın dostlar burada şöyle bir söylenti var: Camel grubu, adını, bildiğimiz hayvan olan devenin kendisinden almak yerine, grup üyelerinin de çok sevdiği sigara markasından alıyor, deniyor. Problem de herkesin grup üyeleri kadar, kanserojen bir tütün ürününe aynı sevgiyi (!) göstermiyor olması aslında. Mirage albümü Amerika versiyonunda sigara ile aynı kapağı taşıyarak sigara markasının reklamını da yapmış oluyor ki bir müzik grubunun bir sigaranın reklamını yapması 70’lerde bile büyük bir problem teşkil ediyor grup adına. YouTube’da grup üyelerinden birinin videosunu izlemiştim. Kendisinin, müzik gibi insan ruhunu besleyen bir oluşumu temsil eden bir grup olarak zararlı etkileri olan bir maddeyle yan yana gözükmenin çok da mantıklı olmadığı minvalinde bir kesiti var. 

Bu yazı uzun süredir içimizde kalan Camel sevdasını duyurma isteğine binaen vücut bulmuştur dostlar. İsterseniz bir bakın derim. Saygılar.