13. Sayı
Denemeler
Hiç yıkılan hayatlara, yok olan canlara şahitlik etmek zorunda kaldın mı? Düşündün mü ne hissettiklerini, ne acılar çektiklerini?
Her geçen gün doğanın yok oluşuna yeniden şahit oluyoruz. Masum hayvanların, suçsuz ağaçların, çaresiz insanların yaşam alanlarının hunharca yok edilişine. Bir kaplumbağanın yeterince hızlı olmayı başaramadığı için alevlere teslim oluşuna, bir köpeğin yangınların arasında yavrularını kurtarmaya çalışmasına, denizdeki canlıların plastik ve zehirli atıklara karşı verdiği mücadeleye ve tüm diğer canlıların sığınacakları doğanın yok edilişine şahitlik ediyoruz. İnsan yaşamını da en acı şekilde kapsayan bu yok oluşlar, insanların gözleri önünde hatıralarını, birikimlerini; alevlere, sulara teslim edişine sebep oluyor. Geride sadece yok olan doğanın ve çaresiz, hüzünlü insanların geri döndürülemez acıları bırakılıyor. Fakat bu durum sadece ateşin düştüğü yeri değil, vicdanında zerre insanlık taşıyan herkesin yüreğini yakıyor.
Dünyadaki acılar dinsin, insanlar gülsün, hayvanlar doğada özgürce hayatlarını sürdürsün dedikçe her geçen gün yeni bir yıkım, yeni acılar meydana geliyor. Aslında tüm bu yıkımlar ve yok oluşlar insan evladının eylemlerinin sonucu meydana geliyor. Bu yüzden sormalı insan evladı kendine “Doğa bize ne yaptı, doğa bizden ne çaldı da biz ona bu kadar acımasız davranıyoruz?” diye.
O; toprağı, bitkileri, ağaçları, suları ve tüm diğer güzellikleriyle insanlığa ve tüm canlılara hayat vermekten ve daha iyi yaşama koşulları sunmaktan başka bir şey yapmadı.
Umarım insan evladı insanlığa ve tüm canlılara hayat veren ormanlar tamamen yok olmadan ve göller, nehirler, denizler tamamen kurumadan bunların değerini anlar ve ellerini doğanın yakasından çeker. Gelecek nesillere daha iyi ve daha yeşil bir dünya bırakmak insanlığın vazifesidir çünkü böyle bir miras onların en temel hakkıdır.