12. Sayı
Denemeler
Yine o hisle sarılıp sarmalandım. Uzun zaman olmuş, unutmuşum nasıl hissettirdiğini. Yürüyorum ya hani bir yolda, bazen engebeli, bazen düz, bazen tırmanmam gerekiyor, bazen geri dönmem… İşte tam dümdüz bir kısmındayken o yolun, ayağımın altındaki toprak adeta bir rögar kapağı gibi açılıyor ve dipsiz bir şekilde düşmeye başlıyorum.
Ruh dünyamda bunları yaşarken de odamda yalnızım ve adeta zamanın ağır çekim akışında boşluğa boş gözlerle bakıyorum. Kıl kıpırdamıyor odada. Her şey ama her şey yerli yerinde. Sandalyemde oturuyorum. Masadaki kalemlik bir an ilgimi çekiyor. Ortam iyice sessizleşiyor ve hayal dünyası ile gerçek dünyam birleşiyor. Sandalyem üzerinde düşmeye devam ediyorum.
Uzun zaman olmuş…
Hatırlamıyordum bile en son ne zaman oldu böyle bir şey. Yavaş yavaş gelmeye başladı aklıma eskiler. İlk gelense belki de şu ana kadar bu anı bir daha yaşamamamı sağlayacak bir tavsiyeydi ortaokuldan:
“Neden bu kadar çirkin konuşuyorsun?!”
Yaşıtım M’nin vermiş olduğu bir ders o zamanlar… Uzunca düşündüğümü hatırlıyorum o an. “Evet haklı!” demiştim. Neden böyle konuştuğumu anlamamıştım. Belki de ilk o zaman farkına varmıştım kemiği olmadığının. Yaşam da işin “Nasıl?”ını göstermişti adeta. Bugün önüme baktığımda gördüğüm şeyse M’nin dersinden bir kez daha kalmış olduğumdu. Evet, yine geçememiştim ve inanın, kalmak için yapmam gereken tek şeyi yapmıştım:
Bir insanın kalbini kırmıştım!
Nasıl bir hismiş unutmuşum. Tekrarlıyorum. Çünkü unutmasaydım yapmazdım. Aynı hatayı tekrarlamazdım belki yüzüncü defa.
Sonuçta, kalp kırıkları tamir edilmez, yapıştırılınca aynı da durmazlar. Ama toplamazsan da bir yerlere batarlar. İncinebilir… İncitebilirsin. Hasılı duramazsın böyle. Bir şeyler yapman gerekir.
Bir de olay yerine ilk “vicdan” gelir. Vicdan senin o kapkaranlık boşluğa düşüşünde gözünü senden ayırmayan biri gibi seninle düşer de düşer. Sana doğru seslenir durur. Hiç gözünü kırpmaz. Ne kadar seninleyse o kadar hissedersin düştüğünü, o kadar duyarsın sesini. İkinizi de kurtarmak istersin ama önceliğin vicdanındır. Onu susturmak istersin. Şu kadar var ki iyi bir vicdan susmaz. Ne kadar sesini kısmaya çalışsan da ya sustuğunu sanırsın ya da duymazlıktan gelirsin. Ve benim gibi böyle bir hatayı tekrarladığında fark edersin ki hiç susmamış, hep bir şeylerden yakınır durur, fark etmeni beklermiş senin.
Evet vicdanım. Varlığını bir daha hatırlattın. Tebrikler! Lütfen şimdi de yardım et egomu yerlere vuralım. Çünkü beni çürütmeye devam ediyor.
Sadece isterim ki kaybetmeyelim ona karşı. Kırıkları toplamak da bir özür ile olsun önce. Belki düşmeye bir dur deriz. Özrümüz kabul edilir de emin oluruz, daha fazla düşmekten kurtulduğumuzdan.
Ama emin olamayız, yukarı tekrar çıkıp çıkamayabileceğimizden.
Yalnızca umut ederiz.