Girişimci Büşra Kobya İle Röportaj

Yazar

Raf Dergi Ekibi

12. Sayı

Röportajlar

Öncelikle kimdir Büşra Kobya? Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Ben Büşra, 25 yaşındayım. İstanbul’da doğdum, burada yaşamaya devam ediyorum. Ortaokulda Bilfen Koleji’nde lisedeyse özel bir fen lisesinde tam burslu olarak okuduktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi %100 İngilizce Endüstri Mühendisliği bölümüne yerleştim. Mezun olduktan hemen sonra da “Life & Art” isimli internet girişimini kurdum. Life & Art ile sanatı ve tasarımı, her gün kullandığımız ürünlere entegre ederek hayatımızın bir parçası haline getirmeyi amaçlıyoruz.

 

Kendi markanızı kurmaya ve bu markada kendi tasarımlarımızı kullanmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?

Özellikle liseden beri sevdiğim şeyler üzerine kendi işimi kurmak hayalimdi. Üniversitede de endüstri mühendisliğini bu yüzden tercih etmiştim ama tam olarak nereden başlayacağıma karar vermek uzun zamanımı aldı çünkü çok fazla şeyi aynı anda seviyordum. Kitaplar şiirler okuyordum, müzikallere tiyatrolara gidiyordum, seramik yapıyordum, resim çiziyordum, kaligrafi denemeleri yapıyordum, pasta tasarlıyordum, enstrüman çalıyordum; hepsini de çok seviyordum. Sonunda bunların hepsinin ortak yanının eşsiz olan, heyecanlandıran, keşfetmeye yönlendiren sanat olduğunu fark ettiğimde markamın temelinin de sanat olmasına karar verdim.

 

Profesyonel bir çizim eğitimi aldınız mı? Eğer hobi olarak başlayıp kendinizi bu kadar geliştirdiyseniz amatör çizerlere ne önerirsiniz?

Ben çizime amatör olarak başladım, özel bir kursa gitmedim. Hep çizim yapmak istiyordum; renk renk kalemler, boyalar, fırçalar çok dikkatimi çekiyordu. Aynı manzaraların farklı ressamlar tarafından resmedildiğinde bambaşka hisler, dünyalar oluşturuyor olması çok etkileyici geliyordu. Üniversitedeyken sadece hobi olarak, Youtube’dan izlediğim videolarla denemeler yapmaya başladım, burada karakalemden suluboyaya her alanda sıfırdan başlayarak çizmeyi resmetmeyi öğreten çok fazla kaynak vardı. Benim başlamak isteyenlere önerebileceğim iki şey var. Birincisi; başlangıçta mükemmeli aramadan, kendine çok yük yüklemeden sadece renk çalışmaları yapıp basit şeyler çizerek gözlem yeteneğini ve motivasyonunu artırmak. İkincisiyse sabırlı ve istikrarlı olarak çizmeye devam etmek. Çünkü deneyimledikçe ortaya koyduğunuz eserler güzelleşmeye başlıyor, zamanla gölgeleri ışıkları nerelerde kullanacağınızı düşünmeden fark etmeye başlıyorsunuz, zamanla kendi tarzınızı buluyorsunuz.

 

Bir şeye başlamaya karar vermek, başlamak ve devam edebilmek gerçekten çok değerli ve zor şeyler. Siz bu işte en çok hangi konuda zorlandınız ve nasıl üstesinden geldiniz?

Öncelikle gerçekten sevdiğiniz, tutku duyduğunuz ve inandığınız bir alan bulduğunuzda korkmadan, mükemmel koşulları aramadan hemen başlamanız gerekiyor. Çünkü mükemmeli aradığınızda elinizde ne kadar güzel bir şey olduğunu farketmeyip hep daha iyisinin peşinde koşup durduğunuz bir kısır döngüye giriyorsunuz. Ben de ne yazık ki bunu yaptım, mükemmeli ararken ertelediğim işler, belki de kaçırdığım fırsatlar oldu. Ama durup baktığınızda yaptığınız şeylerin değerini farkedip, sizin içinde kaybolduğunuz detayların sadece sizin endişeleriniz olduğunu ve yola çıkmadan bir yere de varamayacağını farkettiğinizde mükemmeli aramaktan vazgeçiyorsunuz ve o noktada çok güzel işler ortaya koyabilmeye ve karşılığını almaya başlıyorsunuz.

 

Üniversitede endüstri mühendisliği okumuşsunuz. Sıfırdan bir marka kurarken bölümünüzün size etkisi nasıl oldu? Endüstri mühendisliği tam olarak kendi işinin sahibi olmak mı?

Aslında girişimcilik için birebir bir bölüm diyemeyiz. Endüstri mühendisliği çok geniş bir alana yayılıyor ve tek bir şey öğretmek yerine genel bir vizyon kazandırıyor. Kısaca insan, malzeme, bilgi gibi faktörlerden oluşan sanayi ve hizmet sektörlerinin yürütülmesi ve geliştirilmesi için sistem model ve yöntem önerileri ortaya koymak ve oluşabilecek sorunları önceden farkedip çözümler üretmek diyebilirim. İşletmelerin başarısını artırabilecek bilgi ve teknolojileri kullanma becerileri kazandırıyor. Mezunlarının yaptığı işler genelde 3 kategoriye ayrılıyor, ya özel sektörde üretim veya yönetim alanında çalışılabiliyor, ya akademisyen olarak üniversitede kalabiliyor yada benim gibi kendi girişimini kurmayı tercih edebiliyor. Ben endüstri mühendisliğini seçerken kendi işimi kurmak istediğimi biliyordum; bu bölümle hem yönetim hem üretim alanlarını bir arada öğrenmek istemiştim. Dersleri gördükçe hangi alana yönelmek istediğinizi de belirleyebiliyorsunuz, ben işimi kurarken ve yönetirken bana daha çok yardımcı olabileceğini düşündüğüm derslere yöneldin. Kendi markamı kurarken de bir şirketin nasıl kurulup geliştirileceğinden, üretim aşamalarının nasıl olması gerektiğine kadar aldığım eğitime dayanarak kararlar verdim.

 

Ülkemizde kadın bir girişimci olmanın olumlu ve olumsuz yanları sizce neler?

Kadın girişimci olmanın olumlu ve olumsuz yanlarından ziyade çalışma hayatında kadın olmanın olumlu ve olumsuz yanları günümüzde de devam ediyor. Kadın erkek eşitliği konusunda her alanda olduğu gibi çalışma hayatında da eşit olduğumuzu kabul ettirip eşit değerler görebilmek için ne yazık ki kendimizi kanıtlamak ve daha çok çalışmak zorunda kalıyoruz. Toplum bu konuda artık daha bilinçli, çok güzel gelişmeler oluyor ama gene de daha yolumuz var. Örneğin son zamanlarda kadınlara verilen sosyal ve maddi destekler arttığı için mutlu olsam da, bir gün çok başarılı bir kadın yönetici olup bu konulardaki gelişmelere ne kadar örnek olabilmek istesem de; “kadın” olduğum için şaşırılarak değil de sadece alanımda çok başarılı bir yönetici olduğum için şaşılarak anılacağım zamanların gelmesini tercih ederim. Ben endüstri mühendisliği seçerken de erkek ağırlıklı bir sektör olduğu için beni vazgeçirmeye çalışan birçok konuşma gerçekleşti. Bu konuşmaları yapan kişiler ne kadar iyi niyetle kendi deneyimlerinden yola çıkarak konuşuyor olsa da bu durumu değiştirmek için biz yeni nesil kadınlar her alanda var olmalı, yapabildiklerimizi göstermeli, bizden sonra geleceklerin yolunu kolaylaştırmalıyız.

 

Sizin gibi ilerlemek isteyen girişimcilere neler tavsiye edersiniz? Ve okurlarımıza son olarak ne söylemek istersiniz?

Kendi deneyimlerime göre üç tane tavsiye verebilirim. Birincisi tutku duyduğunuz ve inandığınız bir alan bulduğunuzda bu yola çıkın ki yolda karşılaştığınız zorluklar sizi yıldırmasın çünkü gerçekten uzun ve zor bir yol olacak. İkinci olarak ise en başta yola çıktığınız fikre sıkıca tutunun ama bununla yetinmeyin. Alanınızda her zaman daha fazlasını öğrenmeye, yenilikleri takip etmeye, kendinizi ve fikrini geliştirmeye devam edin ki başladığınız noktada kalmayın. Son olarak da girişimciyseniz çok büyük ihtimalle bu yolda sizi desteklemeyen, garanti bir işe yönlendirmeye çalışan, sizin inandığınız şeyi basit bir hobi olarak gören birçok kişiyle karşılaşacaksınız. Ama unutmayın ki ne kadar zor bir yola çıkıyor olsanız da ne kadar çok çalışmanız gerekse de günün sonunda bu hayatı siz yaşıyorsunuz ve hayallerinizin peşinden koşmadığınız bir hayatta olmak istemezsiniz